Hızla kazanıyor
6,50 metrelik teknesi ile ülkemizi Mini Transat'ta başarıyla temsil eden Deniz Bağcı ile röportajımız
Güncelleme: 01.12.2025
Mini Transat 2025’te ülkemizi temsil eden Deniz Bağcı, 57 teknenin yer aldığı Série kategorisini dokuzuncu sırada tamamladı. 21 Eylül’de Fransa’nın Les Sables-d’Olonne kıyılarından, 13 ülkeden 90 kaptanın katılımıyla start alan yarışın ilk etabı fırtına olasılığı nedeniyle iptal edilse de hızlı başlangıcıyla dikkatleri çeken Bağcı, 6,5 metrelik teknesi (968) Sönmez Global ile devam ettiği solo yarışın Santa Cruz De La Palma’dan Saint François’ya uzanan yaklaşık 2.600 millik ikinci etabını 15 gün 16 saat 4 dakika süren mücadelenin ardından 10 Kasım’da başarıyla tamamladı.
Yarış öncesi bir araya geldiğimiz Bağcı ile Naviga Ekim 2025 sayısında yer alan sohbetimizi yazının devamında bulabilirsiniz.
TUR 968 numaralı 6,50 metrelik teknesi ile Mini Transat* yarışında ülkemizi temsil etmek üzere 21 Eylül’de start alan Deniz Bağcı, filodaki 90 kaptandan biri olmayı başardı. Tek kişilik Atlantik aşırı parkurda dümen tutmak da bir o kadar emek ve çaba istiyor. Son olarak Rolex Fastnet Race’te izlediğimiz Bağcı, bu süreçte katıldığı tam 12 ‘mini’ yarışın da gözdesi olmuştu. Denizcimizin hedefi ise sadece bitirmek değil, kürsüdeki yerini almak.
YAZI: ELİF DİKMEN FOTOĞRAFLAR: DENİZ BAĞCI ARŞİVİ

Fastnet Race nasıl geçti? Bir süredir Mini sınıfında yarışan bir sporcu olarak ne gibi farklar gördünüz?
Fastnet güzel geçti. Amacımıza ulaştık; sağ salim bitirdik. Herkes bu tecrübeyi yaşadı. Ekip olarak iyi çalıştık. Onur (Tok) Ağabey’i çok uzun zamandır tanıyorum. Aynı kulüpte başladık. Ben optimist kursu alırken o büyük sınıflardaydı. Pelin’le (Keskin) ise yeni tanıştık.
Tekne, tasarım açısından çok iyiydi diyemem. Koy içi ya da açık deniz için de sistemleri çok iyi düşünülmemiş, ergonomik değildi. Handikapı çok yüksekti ve çok yavaş gidiyordu. Her havada ya da her açıda, benim 6,5 metrelik teknemden daha yavaştı. IRC’ye uygun bir tekne değil de diyebiliriz, sadece one design (tek tip) için düşünülmüş gibi. Benim amacım hızlı bir giden tekneyi daha hızlı götürmek. Mini’de işlevi olmayan tek bir gram ağırlık yoktur örneğin, her şey çok optimizedir. Sistemlerin çok iyi çalışması lazım. Hızlı gitmek için her şey olabildiğince hafif ve minimal olmak zorunda.

Daha farklı bir tekne olsa derece nasıl olurdu? Coğrafya nasıl etkiledi?
Daha iyi olurdu tabii… Ben Solent’i iyi tanıyorum. O yüzden startta ve sonrasında aslında çok sıkıntı çekmememiz gerekiyordu. Ama öncelikle start ve bizim sınıf özellikle çok kalabalıktı. Startta 15 tane fodepar vardı. Herkes üstümüzdeydi ve çok sıkıştık. Aslında iyi olması gereken bir start, iyi olmadı. Sonrasında tekne yavaş olduğu için biraz daha büyük teknelerin gerisinde kaldık. Orsası çok sınıfta kaldı. Pupada geri geldik. Fastnet’e kadar dişimizi sıkmamız gerekti.
Açık deniz Mini yarışçılığınız nasıl başlamıştı? Transat süreci nasıl ilerledi?
Durduk yere değil aslında; sağlam bir plan ile başladım. 2023’ün sonunda işimden ayrıldım ve aralık ortasında Fransa’daydım. O sırada Galatasaray Yelken’de antrenörlük yapıyordum. Temmuz gibi onlara ayrılacağımı haber vermiştim ama planlamaya bir yıl önceden başlamıştım. Tekneleri araştırmaya vs. Herhangi bir program yaptığımda hemen kuralları açarım zaten. Bu bir oyun sonuçta, kurallarını iyi bilmek lazım. Yanlış tekneyle, yanlış bir projeye başvurmamak lazım.
Mini Transat’a katılmak aslında çok zor çünkü çok fazla tekne var ve yeterince yer yok. Bekleme listesinde kalan çok başarılı arkadaşlarım var hatta… O yüzden bir sürü yarışa katılmak lazım. Amaç bunu başarmaktı ama aynı zamanda iyi bir performans da göstermek isterim. Sadece katılmak değil tabii ki yarışı kazanmak, ilk üçe girmek… “Elimden geliyor mu? Ben buna uygun muyum?” İlk sene biraz bunları test ettim. Baktım ki iyi gidiyorum, birşeyler yapabileceğimi anladım. Bu sene biraz daha konsantre oldum, daha iyi hazırlandım ve bu sonuçlara yansıdı.
Amacım, daha büyük sınıflarda solo okyanus yarışçılığı ama şimdi Vendee Globe’a katılacağım diyemem tabii ki. Bu çok ciddi bir hazırlık süreci. Çok uzun yılların ardından Figaro gibi etaplardan sonra geliyor. Olur mu, olmaz mı göreceğiz… Biraz şansınızın da yaver gitmesi lazım, sponsorlar vs… Büyük paralar çünkü bu sınıflar. Kötü yarışmak bir seçenek değil yani o anlamda. Kimi bir hayali gerçekleştirmek ya da macera olarak bazı yarışlara girer. Ben öyle hissetmiyorum. Transat değil de başka bir yarış olsaydı onu da yapardım.

Fabrice Sorin, Deniz Bağcı, Margaux Chanceaulme, Quentin Mocudet, Antonin Chapot, Hugo Zeitoun
Fotoğraf: Manon Le Guen/Mini Fastnet 2024
Ağustosu yarıladık... Hazırlıklar ne durumda?
Az kaldı, start 21 Eylül’de; gitgide sıkışıyoruz. Stres tabii ki var ama kalan işlerin birikme stresi… Her zaman teknede uğraşacak bir şey buluyoruz! Bana bir yıl verseniz de teknede çalışmaya devam ederim ama öyle bir vakit yok. O yüzden detayları ne kadar iyileştireceğimiz konusunda seçimler yapmak gerekiyor. İşleri tek başıma yapıyorum. İki kişilik işlerde de birbirimize destek oluyoruz. Burada Lorient’te bir sürü Mini’yiz; yaklaşık 40 tekne var. 20 sporcu, aktif gidip geliyor. 15 kişi antrenman yapıyoruz mesela. Herhalde 12-13 tanesi de Transat’a girecek. O yüzden belli bir uyum içinde çalışıyoruz. Gereken şeyler burada bulunuyor. Herkes farklı konularda uzman. Ben karbon kompozit tasarım gibi işlerden anlıyorum. Burada elektrik-elektronik doktorası yapmış arkadaşlar var. İletişim uzmanları ya da spor okumuş insanlar da. Kendi konusunda herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyor.
Bu yarışları nasıl finanse ediyorsunuz?
Son olarak alanında uzman, Ar-Ge’ye ve sürdürülebilir üretimlere yatırım yapmış uluslararası bir Türk markası olan Sönmez Global ana sponsorum oldu. Şimdi Sly Foods da destek veriyor. Şu ana kadarki teknik partnerlerim; Kaya Ropes ve Sport Works ile Helly Hansen de desteklerini benden esirgemediler. Kalan kısımlarını da kendim finanse etmem gerekti.

Bu yarışta teknoloji de sınırlı sanırım…
Yarış kuruluyla, diğer sporcularla ya da kargo gemileriyle irtibat kurmak için VHF telsiz var. Bir de SSB denen kısa dalga radyolardan alıyoruz. Yarış kurulu günde bir kere oradan anons yapıyor. Atlantik’in neresinde olursa olalım iletişim kuruyoruz ve oradan hava raporu alıyoruz. Bu çok tarih öncesi bir formatta tabii ki.
Bütün Atlantik geçişini küçük küçük karelere ayırdık, hepsinin kodları var. “Şu kodda şu kadar knot hava, şurada, şu saatte şu kadar basınç” gibi bilgileri
alıyoruz ve bunu harita üzerinde çizmemiz lazım. Aslında bir yerde Windy formatına çevirmeye çalışıyoruz. Bu da günde bir defa, iletişim bu kadar. Zaten telefon, tablet vs. de yasak. Kurallar gereği şerefimiz üstüne deklarasyon veriyoruz. Amaç, kıyı ile bir bağlantı olmadan, tamamen izole yarışmak ve tabii OSR** güvenlik kurallarına saygılı olmamız gerekiyor.
İçinde harita özelliği olmayan bir tane GPS’imiz var. Kıyıları, derinlik ve yükseklik göremiyoruz. Sadece içine waypoint, yani bir koordinatla, enlem-boylamla noktaları girebildiğimiz, çok basit bir GPS sistemimiz var.
Finiş şu koordinatta diyoruz ve sana bir ok çiziyor ve oraya gitmeye çalışıyoruz. Yolda ne olduğu belli değil. Kara, ada, sığlık ya da şamandıra da olabilir. 5000 tane mevki (waypoint) girerseniz artık kıyı hattı biraz oluşmaya başlıyor kenarda. Kağıt harita şart tabii, onların da kuralı var. Mini Transat için çok geçerli değil belki ama burada sezon boyunca yaptığımız daha küçük yarışlar için bir sürü kayalık ve sığ alandan geçmemiz gerekiyordu akıntıdan kaçmak için. O anda tabii ki kağıt haritayı açayım da ne zaman tramola atayım diye koordinata bakıp pergel, gönye vs. hesap yapılamıyor. Orada da bu waypoint’lere güvenmeniz gerekiyor. Onları doğru yere koymuş olmamız lazım.
Sekstant kullanmayı öğrenmiş olmamız gerekiyor. 1.000 millik bir kalifikasyon parkuru var. Bu da zorunlu. Astro (göksel) navigasyonla enlemimizi, boylamımızı bulmuş olmamız gerekiyor. Sekstantla yükseklik ölç, metodu kullan, hesap yap ve yerini öğren gibi.

Sonrasında neler var?
Transat bitince biraz ara vermeye ve aynı zamanda sonrasını planlamaya ihtiyacım var. Şartlar elverir de her şey yolunda giderse, hatta güzel bir derece yapabilirsem sponsorların da desteğiyle amacım, gelecek seneki Figaro sınıfında yarışmak ve uygun bir tekne bulmak. Bunun için de ocak ayının başı gibi antrenmanlara başlamış olmak gerekiyor. Figaro çok daha karmaşık bir sınıf. Herkes zaten çok iyi. Gidip hemen ilk beşe giremiyorsunuz. Ona da çok iyi hazırlanmanız lazım. Aslında çok da zaman olmayacak. Her şeyi netleştirip altı hafta içinde projeyi başlatmak gerek.
Başka ihtimaller de var. Class 40 da çok iyi olur, o da çok ilgimi çeken bir sınıf; tasarım ve teknik açıdan farklı. Figaro monotip çünkü. Dümen tutup yelken değiştiriyorsunuz, navigasyon ve strateji yapıyorsunuz. Belli teknikleri uygulayabiliyorsunuz, daha kısıtlı. Class 40’ta çok daha detay var. Onu isterim ama onun bütçesi iki-üç kat daha fazla. İyi, modern tekneler, çok hafif ve çok hızlılar. Böyle bir şey çok ilgimi çeker ama ona da hemen başlamak gerekiyor. 2026’da Route de Rhum var. Bu da Vendee Globe gibi büyük bir yarış Fransa’da, o da dört senede bir yapılıyor. Ona girebilmek çok büyük bir adım olur.
Deniz Bağcı hakkında
Yelken sporuyla sekiz yaşında tanışan Deniz Bağcı, farklı sınıflarda aldığı Türkiye şampiyonluklarının yanı sıra uluslararası parkurlarda da ülkemizi temsil etti. Southampton Solent Üniversitesi Gemi Mühendisliği (Yacht and Powercraft Engineering) bölümü mezunu olan Bağcı; yat tasarımı, kompozit mühendisliği ve yelken antrenörlüğü alanlarında çalıştı. Mini 6.50 sınıfı teknelerle iki yılda bir yapılan solo Atlantik geçişi yarışı 2025 Mini Transat’ta yer alacak en genç Türk olan 1994 doğumlu sporcu, iki etaptan oluşan yarıştaki 90 kaptan arasına girerek bu yıl ülkemizi temsil eden tek isim. İki yıldır süren hazırlıklarda solo (tek) ve duo (iki kişilik) olarak başarılı derecelere imza atan Bağcı, 2024 yılında katıldığı yedi yarışı sınıf sıralamasında 366 tekne arasında dördüncü ve bu seneki parkurlarda ise sınıf sıralamasını 260 tekne içinde birinci olarak tamamladı.
Editörün notu: Mini Transat 2025'in ilk etabı, yarışın dördüncü günü ilgili hafta sonu öngörülen Cat1 Gabrielle kasırgası sebebiyle iptal edildi ve tekneler, İspanya ve Portekiz kıyılarındaki en yakın limanlara yönlendirildi. Yarışı ön grupta beşinci olarak sürdüren Bağcı, dergimizin baskıya hazırlandığı tarihlerde 40 mil mesafedeki limana ilerliyordu.
*Kısıtlı teknoloji ile 6,50 metrelik Mini klas teknelerle iki yılda bir yapılan tek kişilik Atlantik geçişi yarışı Mini Transat, 21 Eylül’de Fransa’daki Sables d’Olonne kıyılarından başlayarak 1.350 mil sonunda önce Santa Cruz de la Palma’ya, oradan da Saint-François, Gaudeloupe’a uzanan 2.700 millik rotaya sahip. Yarışa 2011’de Türkiye’den katılan ilk denizcimiz ise Tolga Pamir.
**OSR (Offshore Special Regulations), World Sailing tarafından yayınlanan ve dünya genelinde tanınan, açık deniz yelkenli yarışları için güvenlik standartlarını belirleyen kurallar bütünü.

Kapak fotoğrafı: Vincent Olivaud/La Boulagere Mini Transat
