Zor şartlarda yemek


Denizde her zaman iştah açıcı sofralar kurulamadığını hepimiz biliyoruz. Kimi zaman koca bir gün, sert hava seyri ile geçer. İşte size deneyimlilerden birkaç basit öneri

Ormanın kıyısında, korunaklı bir koya demir attıysanız, teknede yenilen yemeklerin tadına doyum olmaz. Oysa tüm gün sert rüzgârda geçirilen seyir, en deneyimli ekipleri bile zorlar. Böyle günlerde yemek hazırlamak ve yemek normalden daha fazla dikkat ve planlama ister. Eğer havanın kötüleyeceğini bilerek yola çıkıyorsanız, planlı hareket edin ve yemeğinizi seyirden önce hazırlayın.

Tercihen soğuk yenebilecek birşeyler yapın. Mesela makarna salatası ya da lezzetli sandviçler gibi. Eğer hazırladığınız yemek tabak içinde yenilecek türdense ve deniz çok dalgalıysa, yemeğinizi büyük kahve fincanlarına koyabilir ya da derin kaseler kullanabilirsiniz. Öğününüz sıcak bir yemekse yalıtımlı bir fincan keyfinizi daha da artıracaktır. Hele bir de teknede kahve tutacağı varsa elinizde bardak cambazlık yapmak zorunda kalmazsınız.

Çorba seyir esnasında son derece akıllıca bir seçenektir. Hele bir de hava serinse. Ancak çorba, bildiklerimizden biraz daha koyu kıvamlı olmalı. İçine sebze çeşitleri koyacağınız yoğun kıvamlı bir çorba son derece besleyici ve mutluluk verici bir öğün olabilir. Tekne, sert bir rüzgârda yan yatmış hızla yol almaya çalışırken, bıçakla kesilerek yenilecek yemekleri tercih etmek akıllıca olmaz. Dolayısıyla sizi bıçakla uğraştıracak yemeklerden uzak durun. Tavsiyemiz kaşıkla yiyebileceğiniz bir yemek olması. Böylece hem yemeği yerken yere dökme riskini azaltır hem de teknenin ani hareketlerinde çatalın bir yerinize batmasını engellersiniz.

Seyir esnasında kahve ya da çay içmenin tadına doyum olmaz. Seyir bir de uzunsa bir fincan çay yetmez. Sert havalarda, konforsuz bir ortamda içeri girip içecek servisi yapmak için gönüllü bir ekip üyesi bulmak kolay olmayacaktır. Dolayısıyla çay ya da kahveyi havuzlukta tutacağınız büyükçe bir termosa koyup servis yaparsanız soğumasını engeller ve sürekli içeri girip çıkmak zorunda kalmazsınız.

Eğer seyir halindeyken yiyecek bir şeyler hazırlamanız gerekiyorsa, mutlaka oturun. Yemeği ayakta yapmayın, özellikle de bıçak kullanıyorsanız. Yemek hazırlarken ani tramolalarda malzemelerin yere dökülmemesi için lavabonun içini kullanın. Özellikle de sıcak yemeklerde. Eğer kahve ya da çay servisi yapacaksanız, yanmak istemiyorsanız fincanları lavabonun içine yerleştirip öyle doldurun. Ocağı kullanıyorsanız tencere ya da çaydanlığı ateşin üzerine koyduktan sonra sabitleyicileri sıkıştırmayı kesinlikle unutmayın. Buzdolabının içinden bir şey alacaksanız, kapağını tutan metali iyice yerine yerleştirmeden elinizden bırakmayın. Aksi taktirde, kolunuzun ya da parmaklarınızın üzerine düşebilir.

Bunlara da dikkat!

  • Mutfakta kullanmadığınız, işi biten eşyaları hemen kaldırın.

  • Tezgahın, masanın vs. üzerinde bıçak bırakmayın.

  • Cam ve porselen tabak yerine tekneler için özel üretilen kırılmayan malzemeden yapılanları tercih edin.

  • Konserveleri kullanacağınız ana kadar lavabonun içinde tutun. Sallantıda yuvarlanıp ayağınıza düşen küçük bir kutu bile çok canınızı yakabilir.

  • Fırının kapağını açarken ani bir dalgada dengenizin bozulabileceğini, fırının içindeki kabın kayıp önünüze düşebileceğini hesaba katın. Kapağı açma hareketinin de fırının dengesini bozabileceğini unutmayın.

Deneyimli denizci Cemile Yıldız’a sorduk!

Ekrem İnözü’nün Horn Burnu geçişi ekibinde yer alan Cemile Yıldız, sert seyirler esnasında bulduğu çözüm yöntemlerini anlatıyor:

Bizim için seyirde ya da marinada keyifli ve lezzetli yemek yemek çok önemlidir. Üşenmeden her türlü havada yemek pişiririm. Özellikle sert hava seyirlerinde moral açısından daha da önem kazanan rahat yemek yiyebilme konusu için tercihimiz, çukur, dengesi kolayca bozulmayan, elde tutulabilen kaplardır. Cam, porselen hijyenik fakat kırılabilir. Plastiklerin iyi yıkanması için bol su gerekir. Tek kullanımlık ürünleri ise prensip olarak tercih etmiyoruz.

Teknenin Arjantin’de güneye son hazırlığını tamamlayan Ekrem Kaptan’a İstanbul’dan gelirken beş kişilik ekibimiz için birer tas alıp getireceğimi söyleyince; sakın ha ne öyle köpek çanağı gibi olmasın demişti. Bizim krom paslanmaz kaselerimiz çok kullanışlı oldu, işe yaradı. Güney Atlantik'in kükreyen kırklarında, çığlık atan ellilerinde, bu metal kaplar elimizden düşmedi. O soğuk havalarda kraliyet porselenlerine değişmeyeceğimiz taslarımız, ellerimizin sobası oldular. Hâlâ da vazgeçemeyip, günlük seyirlerimizde bile kullanıyoruz. Aynısından bulup yerine koyabilirsem, Horn Burnu hatırası olarak ekip arkadaşlarımıza taslarını imzalayıp vereceğim. (Gülüyoruz.)