O zaman Yiğit Özgür!


Kahkahalarımıza kahkaha katan, karikatürlerini fıkra gibi birbirimize anlattığımız Yiğit Özgür’ün aynı zamanda amatör bir denizci olduğunu biliyor muydunuz?

Yazı: Ayşegül Bakış

Leman, L-Manyak, Penguen, Uykusuz gibi dergilerde yarattığı karikatürlerle günlük konuşmalarımızın bile bir parçası haline gelen Yiğit Özgür, bu bağımlılığımıza son olarak karikatür kitaplarıyla cevap verdi. Yarattığı ‘hunili’ karakterler, bu ülkede karşılaştığımız absürt durumlara ve ruh hallerine o kadar uyuyor ki kitaplarından birini elinize almanızla bitirmeniz bir oluyor. Sonra “O zaman dans” diye diye dolaşıyorsunuz ortalıkta. Naviga ofiste de sık sık alıntılar yaptığımız, kitaplarını açıp açıp okuduğumuz Özgür’ü Gökhan Abur’un gerçekleştirdiği Deniz Meteorolojisine Giriş Eğitimi’nde görünce bu yüzden çok sevindik. Çizgileriyle bu kadar güldüren birinin sohbetine de doyum olmaz diye düşündük ve haklı çıktık.

Tekne almaya nasıl karar verdiniz, daha önce farklı deniz sporlarına da ilginiz var mıydı?

Antalya’da büyüdüm. Çocukluğumun büyük kısmı denizde geçti. Yüzerek, dalarak, balık tutarak eğlenirdik. Pek yelken memleketi olmadığı için çevremizde daha çok turistik gezi tekneleri vardı. Tekne deyince aklıma onlar geliyordu. Ailemde veya çevremde denizci olan yoktu, benim de öyle bir vizyonum gelişmedi. Tatile tekneleriyle gelen yabancı turistleri görürdük ama 

bize çok uzak bir dünyaydı. 12 yaşlarında iken bir kere rüzgâr sörfü yapma fırsatım oldu. Aklım gitti, çok sevdim. Fakat sonrasında hoş bir hatıra olarak kaldı. Yıllar sonra Kadıköy’e taşındığımda 40 küsur yaşımda rüzgâr sörfü kursuna yazıldım. Ertesi yıl da yelken eğitimi aldım. Bu eğitim esnasında ilk defa marinanın içi nasıl bir yerdir, tekne sahibi olmak ve kullanmak nasıl bir şeydir bunu gördüm. Şartları araştırdım, bir yerinden bu dünyaya sızdım.        

       

Öncesinde tekne kiralayarak tatil yaptınız mı? 

Hayır, bizzat kendim kullanmak istediğim için yeterince tecrübeli hale gelmeden risk almak istemedim. Gergin kaptan, yolcuları da geriyor.         

 

Teknenizi nasıl seçtiniz? Alırken danıştığınız dostlarınız oldu mu?

Sırayla önce rüzgâr sörfü alayım dedim. Sonra bot, arkasından sandalda karar kıldım. “Bir tuvaleti olsa fena olmaz” diye düşündüm. Yarım da olsa bir kamara. Kışın da kullanayım dedim. Elektrikli ırgatı da olsun. Navigasyon, bimini falan derken iş çığrından çıktı ama çok da çıkamadı çünkü hepsinin bir fiyatı varmış.  

Marmara’da yaz-kış günlük geziler yapabilmek, Boğaz hattında gezebilmek, eş dost ve ailemle vakit geçirmek, balık tutabilmek istedim. Aydınlık olsun, içinde çalışabileyim, mümkünse kamarası da olsun dedim. Güneye giderken karadan da taşıtabileyim diye düşündüm. Tam bir denizci gibi düşünmüşüm fark ettiyseniz. (Gülüyoruz)

Henüz teknenin elektriği, su tesisatı, fiberi vs. hakkında bilgim olmadığı için yeni bir tekne almayı, bir sıkıntı olursa “Daha yeni aldık, niye böyle oldu?” diye firmayı aramayı uygun gördüm. İlk başta hedefim yelkenli bir tekneydi fakat yelkeni almasam kaça bırakırsınız deyince motoryat verdiler.    

Eğitim aldığım Kayra Yelken’den Nail (Baktır) Hoca, tekneyi almadan önce de aldıktan sonra da her konuda çok yardımcı oldu sağ olsun. Zaman kaybedip sinir sahibi olacağım bin türlü engeli onlar sayesinde rahatça aştım. Tekrar tekrar teşekkürler.

 

Adını ne koydunuz? Özelliklerini anlatır mısınız? 

Adını bir arkadaşım koydu. “O zaman dans olsun” dedi. “Dans” oldu adı. 7 metrelik dıştan takma tek motorlu bir teknedir kendileri. Çok denizci bir teknedir. Çok denizci bir tentesi, oldukça denizci usturmaçaları vardır, içleri bile Boğaz havasıyla doludur. Teknedeki en denizci olmayan şey benim sanırım.

Şaka maka benzin ile çalışan iki zamanlı 150 beygir bir motoru vardır. Dolu ağırlığı yaklaşık 2 ton. Draftı 50 santimetre. Süratli ve kıvrak bir teknedir, özellikle Boğaz trafiğinde tankerlerin ve deniz otobüslerinin arasında çok faydasını gördüm. Yakıt deposu 170 litre, su deposu 50 litredir. L oturma grubu ve baş tarafta uzanma minderleri vardır. Metroya yürüme mesafesindedir. (Gülüyoruz)                 

Aldıktan sonra teknenizde değişiklikler yaptınız mı, ekipman eklediniz mi?

Bu konuda takıntılı olduğum için takılabilecek çoğu şeyi taktırdım. Ceviz kabuğu kadar teknemde baş pervane, Webasto, güneş paneli, ekstra akü, pasarella, bot ve 2.5 beygirlik motor vardır. Radar almaya giderken Nail Hoca engelledi sağ olsun. Su yapıcı, jeneratör fiyatlarını sormuşluğum, alacakmış gibi uzun sohbetlerine katılmışlığım vardır. Özellikle Kabataş’tan benzin alırken baş pervaneyi, Kaş’ta tatil yaparken güneş panelini, kışın adaları gezerken Webasto’yu taktırdığım için çok mutlu oldum. Kalanları niye taktırdım bilmiyorum. Bot kadar tekneye bot aldım. “Bir bildiğim vardır herhalde” diye düşündüm.    

 

Eğitim konusunda şu anda hâlâ eksik olduğunuzu hissettiğiniz, öğrenmek istediğiniz neler var?

Eğitim bağımlılığım var; elimden geldiğince eğitim almaya çalışıyorum. Kayra Yelken’den aldığım eğitim haricinde özellikle kendi teknemle ilgili de özel bir eğitim aldım, bildiğiniz gibi meteoroloji ile ilgili ufak bir kursa katıldım. Tecrübeli denizcilerin yerli yabancı eğitim videolarını takip ediyorum. Öğrendiğim şeylerde dahi eksiklik hissediyorum çünkü bizzat tecrübe etmeden akılda kalıcı olmuyor. Teorik olarak bilsem de bir koya kıçtankara bağlanmışlığım olmadı mesela. Kıyıya bağlanmadan daha uzun vakit geçirmeyi, daha çetin hava ile deniz şartlarında seyir yapmayı tecrübe etmek ve öğrenmek isterim.    

 

Nerelere seyirler yapıyorsunuz? Teknede nasıl vakit geçiriyorsunuz?

İstanbul’da genelde Boğaz hattında, Marmara’da Adalar Bölgesi’nde, Haliç’te vakit geçiriyorum. Balık tutmayı çok sevdiğim için sadece o amaçla çıktığım da çok oldu. Kız Kulesi’nin yanından yavaş yavaş seyretmek, Boğaz’ı gezmek, Haliç’te ve adalarda vakit geçirmek hayal gibiydi. Güneyde Antalya, Kemer, Finike, Kekova ve Kaş’ı dolaştım. Bunun dışında marinada çok fazla vakit geçirdim çünkü tekneyi atölye gibi kullandım. Normalde de çalışmak için dev ofislere ihtiyacım yok. Masa sandalye ve düzenli internet bağlantısı yetiyor. Küçük bir tekne olduğu için rüzgârı ve denizi epey hissettiriyor bu yüzden alargada fazla çalışamadım.     

 

Teknenin teknik işleri, bakım işleri vb. ilginizi çekiyor mu? 

Hepsinin kitabını aldım güzelce koydum, raflara okunmayı bekliyorlar. İlgimi çekiyor, denizin ortasında kalırsam hangi sorunu nerede arayacağımı bilmek istiyorum. Dıştan takma motora müdahale edemiyorum sadece düzenli yağını kontrol edip ekliyorum. Elektroniklerdeki sorunlarla ilgili karşılaştığım sorunlardan öğrendiğim birkaç bir şey oldu, onlara dikkat ediyorum. Su tesisatını uzaktan ilgiyle takip ediyorum. Jelkot tamiri yapayım dedim, vazgeçtim, iyi ki de vazgeçmişim. Kafama göre aldığım tamir kitinin rengi çok farklı bir beyaz tonuymuş. Tamir edeceğim diye zarar vermek de var.        

 

Aileniz de sizin gibi denizi seviyor mu?

Kızımın adı Deniz ama havuzu daha çok seviyor. Eşim denizi seviyor ama tekneyi çok sevemedi. Bir yandan da alışacak kadar çok tecrübe etmediler. Ben de zorlamadım elbette. Hava ve deniz şartlarından kolay etkilenen bir tekne. İlk intibalar da lodosa denk geldi. Dans isminin hakkını verdi. Bir iki sefer sonra bana oyun gibi gelmeye başladı, hiç rahatsız olmadım ama herkesten bunu beklemek haksızlık olur.     

 

Neden satmaya karar verdiniz? Şimdi nasıl bir tekne arıyorsunuz? 

Teknemi gerçekten çok sevdim, unutamayacağım müthiş anılarım oldu. Eşim çok üzüldü satmaya karar verdiğimi söylediğimde. Bana ne kadar iyi geldiğini biliyordu. Ben de ona üzülmemesini, yelkenli almak için sattığımı söyledim. Öyle deyince üzülmesi bitti.

Teknede geçirdiğim vakitte kendimi daha iyi tanıdım. Deniz üzerinde hızlı ilerlemekle, bir an önce hedefe varmakla bir alakam olmadığını gördüm. 150 beygirlik motoru 6-8 knot hız ile kullandım. Sadece bujileri zarar görmesin diye saatte bir 20 knot hızlara çıkıp yine yavaşlıyordum. İstanbul içinde bu tekne ile yapabileceğim neredeyse her şeyi yaptım, yapmasam aklım kalırdı. Şimdi Bozcaada, Çanakkale, Çeşme ve güneye inme hayalim var. Sonrasında Yunanistan ve ötesine geçmeyi de çok isterim.   

Uzun seyir ya da teknede yaşam gibi hayalleriniz var mı?

Teknede yaşamak fikri güzel ama hangi teknede ve nerede olduğumuz önemli. Benim teknemde de yaşarsınız ama yaşamayı, hayatı çok sevmeniz lazım. Yedi yaşındaki kızım çok teşekkür etmişti tuvaleti görünce. Sırf onun için özel tuvalet yaptırdım sandı. Dedim, kızım ben de orayı kullanıyorum…  

Uzun seyir hayalim var, tecrübem yok. Şu ana kadarki en uzun seyrim dört saat. Epey de zor geçen bir dört saat oldu, Kemer’den Finike’ye giderken tekne dalgaların içine tamamen girip çıkıyordu ve yalnızdım. Bunu bir daha yapmayayım, en azından yalnız olmayayım dedim. Tecrübeli bir ekiple birlikte yapmak isterim elbet.     

Denizde çizim yapıyor musunuz? Deniz yaşamı, tekneler, denizciler üzerine nasıl gözlemleriniz var?

Karaya bağlıyken çizim yapabiliyorum çünkü çizim işi dengeli bir ortam istiyor. Ufak bir bölgeye uzun süre odaklanmak gerekiyor. Teknede ilgilenmem gereken ufak tefek de olsa sorunlar varsa, dışarıda yüksek hava varsa tam olarak odaklanmak zorlaşıyor. Öte yandan kar yağarken kolayca ısınan teknenin içinde, denizin üzerinde çalışmak, dışarıyı izlemek muhteşem.       

Deniz yaşamı ile ilgili, sadece bir marinada yaşanan olaylardan bile rahatlıkla bir dizi film veya sinema filmi çıkacağını düşünüyorum. Çünkü aynı pontonda hem dev motoryatlar hem balıkçı tekneleri hem yelkenliler yan yana durabiliyor. Tekne sahipleri, kaptanlar, palamarlar, temizlik işçileri, kurs verenler, tekne içinde yaşayanlar, ustalar, güvenlik, ön büro vs. derken muhteşem bir kadro var aslında bir senaryo için. Her gelir grubundan insan bir arada. Aynı mekanı paylaşıyor ve birbirleriyle iletişim kuruyor. Komşuluk da var, ticaret de. Aileler de var, bekarlar da. Bence harika bir yelpaze.    

 

Deniz yaşamınıza neler kattı?

Deniz yaşamına bayıldım çünkü zaten israftan, gereksiz yere çok enerji ve su harcamaktan, çok yemek yemekten hoşlanmıyorum. Güneş enerjisinin, rüzgârın böyle verimli kullanılabildiğine şahit olmak çok şaşırttı. Düzenli ve titizim o açıdan da teknedeki dirlik düzen benim için çok denk düştü. Tekneyi alır almaz ilk işim güvenlikle ilgili ekipmanı tamamlamak oldu. Karada da özen gösterdiğim bir konudur. Denizcilik bağlarını evde otururken bile tekrar tekrar atıp antrenman yapıyorum ki günlük hayatta çok işime yaradı. Çevrede yaşayan balıkların türlerini ve yaşamlarını da daha detaylı öğrendim. Gerçek denizcilerin arasındaki dostluk ve yardımlaşma insanlık adına umut verdi. Saymakla bitmez.