Dön, dolaş biz hep İstanbul’dayız


Başak Mireli ve Ömer Öcel, Van de Stadt-Norman 40 model tekneleri İstanbul ile dünya denizlerinde dolaşmak için hazırlanıyor.

“40 yaşındayım ve kendimi bildim bileli, sörfle ya da yelkenle denizin üzerindeyim. Gezgin olmak, farklı coğrafyaları tanımak, tarihlerini okumak ve en önemlisi de farklı insanlarla tanışmak hayatta en çok keyif aldığım şey” diyor Başak Mineli ve Ömer Öcel ile tam da bu noktada birbirlerini tamamladıklarını belirtiyor.

İstanbul mürettebatı, her güne farklı bir heyecanla uyanıp günün geri kalanının planını yapıyor, her fırsatta seyahat ediyor, uzun bir seyahat planlayacak vakit yoksa da tekneyle bir tur atıp dönüyor... “Hayata dair benden daha heyecanlı, öğrenmeye daha açık ve yaşamayı seven biri varsa o da Ömer’dir” sözleriyle aralarındaki uyumu anlatan Mineli’yle pandemiden kurtulur kurtulmaz çıkmayı hedefledikleri dünya turu hayallerini konuştuk.

Tekneniz İstanbul’u anlatır mısınız?

Teknemizin ruhu bence el yapımı olmasında yatıyor; 1997 yılında Avustralya’da yapılmış Van de StadtNorman 40 İstanbul, tuzlu suyu içme suyuna çevirebilen, ürettiği enerji ile günlerce limanlara yanaşmadan kendi kendine yetebilen ve uzun yol seyirlerine destek olabilmesi için gerekli tüm elektronik/mekanik donanıma sahip bir tekne. Dışarıda mekanik, içeride hidrolik dümen sistemimiz var.

Uzun yol yapacağımız teknenin, zor durumlarda bir kişinin kendi başına yönetebileceği fiziksel sınırları aşmaması ama aynı zamanda da güçlü bir tekne olması gerekiyordu. Dön dolaş kendimizi hep sac ya da alüminyum alternatifleri değerlendirirken bulduk. Diğer taraftan en büyük hayalim de kuzey ülkelerine ve Güney Kutbu’na gitmek. Yabancı olduğunuz denizlerde karşılaşılabilecek riskleri göz önünde bulundurduğumuzda sac çok daha avantajlı bir malzeme. Teknenin bütünlüğüne zarar vermeksizin tüm tamiratları yapabiliyorsunuz. Denizcinin başına gelebilecek en kötü şeylerden biri de kuşkusuz yangın. Metal tekneler, fiber teknelere oranla yangına da daha dayanıklı. Cutter armayı, yelken donanımını değiştirerek istediğimiz zaman sloop armaya çevirebiliyoruz. Sert havalarda da stay sail ve try sail donanımı ile ağırlık merkezini ortaya çekip daha konforlu seyir yapabiliyoruz.

  

Denize çıkmaya nasıl başladınız? İlk teknenizi nasıl aldınız anlatır mısınız?

Denizin keyfini çocukluk yıllarımda, ailemle tattım. 2003 yılında, daha 23 yaşındayken ilk teknemi aldım, daha doğrusu aldık. Ayşegül (Özüyener) ve Ebru (Deniz Birsel) ile bir gün kafa kafaya verdik ve o hafta üçümüzün de ilk teknesi Chica’yı (Jeanneau-Sun Fast 32) aldık. İki yıl boyunca kar, yağmur, rüzgâr demeden sürekli antrenman yaptık ve katılabildiğimiz her yarışa katıldık. Hem arkadaşlarımız hem de Turgut Abi (Baran) ve Cevat Kaptan (Cevat Satır) gibi büyüklerimiz bize sonsuz destek verdiler. Ayşegül ve Ebru ile yollarımızı ayırıp teknemizi sattıktan sonra ben yeni teknem Beneteau Platu 25-Şeftali ile yarışmaya ve Marmara Denizi’ni arşınlamaya devam ettim. Yanaştığım limanlarda çok küçük olduğumuz için çoğu zaman yarı liman ücreti ödediğimiz günleri neşeyle hatırlıyorum.

Ömer’le tanıştıktan sonra yaşam alanı biraz daha geniş ve performanstan çok biraz daha konfor sağlayabilecek bir tekne almaya karar verdik. İnanılmaz bir şans ama Chica’yı aldığımız Reşit Kaptan’dan (Reşit Oşar) ilk teknemiz Zeytin’i (Bavaria 31) aldık. Yunan Adaları da dahil olmak üzere tüm Ege kıyılarını karış karış gezdik. Kaan (İş) ile mükemmel bir yelken donanımı yaptık. Sarma ana yelkenimizi daha yüksek performans alabilmek için fitilli yelkene çevirdik ve sarma yelkeni try sail olarak direğin içerisinde bıraktık. Ufak tefek olmasına rağmen mükemmel bir sert hava performansı vardı. Hafif havalarda da balon seyrinin keyfine doyamazdık.

Tekneyi alırken Reşit Kaptan (Oşar), Ömer’e ‘Çok yatırım yapmayın bu tekneye, hemen daha büyüğünü almak istersiniz’ demişti. Dediği gibi de oldu, ilk seneden sonra Ömer’in ‘1 metre sendromu’ başladı ve şimdiki teknemize aşık oldu. Şaka bir yana, tekne işi gerçekten aşk işidir, ancak aşkla bağlı olduğunuz teknenin her tepkisini hissedebilir, mükemmel yelken performansını yakalayabilirsiniz. Hele ki uzun yolda, yaşayabileceğiniz her sıkıntıdan moralinizi bozmadan çıkmak istiyorsanız aşkla bağlı olacağınız bir tekneniz olmalı.

Dünya seyahati fikri nasıl oluştu, hep uzun yol hedefiniz var mıydı?

Seyahat benim için bir yaşam biçimi, içimdeki zenginliği korumamın en güzel yolu. Yürüyüşe çıktığımda bile aynı yoldan geri dönmem, bilmediğim bir yerdeysem kaybolmak için elimden geleni yaparım. Her fırsatta dünyanın farklı yerlerine gittim. Gençliğimde trenleri kovaladım, bir dönem de motosiklet tepesinde gezdim. Gezdiğim yerlere baktığımda hep henüz gidemediğim yerleri görüyorum ve gezerken artık kendimi zamanla ve sorumluluklarla kısıtlamak istemiyorum.

Tekneyle, kaplumbağa misali evinle birlikte gezmek bu işin bence en konforlu yolu. Yolculuğun kendisini de bir maceraya çevirmek ve doğanın bir parçası olmaya çalışmak da cabası. Teknecilik ve yelkencilik hiç bitmeyen, her zaman sizi biraz daha geliştirecek bir okul, neden bunu seyahat ile birleştirip daha keyifli hale getirmeyelim.

Daha önce aldığınız eğitimlerle ilgili Ömer Bey kapsamlı bir yazı yazmıştı. (Bknz. Naviga Mart 2018, syf. 100) Bunun dışında uzun seyirlere hazırlanmak için neler yaptınız, hangi kaynaklardan faydalandınız anlatır mısınız?

Sadece teknecilikte değil, hayatın her adımında pratiğin öncesinde eğitimin şart olduğuna inanıyorum. Yelken hayatıma Fenerbahçe Yelken Kulübü’ndeki laser eğitimleri ile başladım. Sonrasında yatçılığa başladığımda bu seferde yat eğitimlerine gittim. Ömer’e bildiğim her şeyi anlatmaya çalıştım ama o her zaman benim yerime başkası olsa daha farklı ne öğrenebileceğinin peşindeydi. Onunla birlikte RYA’nın sistematiği ile eğitimlere devam ettik. Kanarya Adaları’nda aldığımız eğitim sonrasında İngiltere-Solent Denizi’nde Yacht Master sertifikamı aldım.

Bir denizcinin kendini geliştirmek için yapabileceği temel şeylerden biri mümkün olduğunca farklı tekneyle, farklı armalarla seyir yapmak. Aradaki farklılıkları gözlemleyebilmek, farklı boylardaki ve özelliklerdeki teknelerin denizle ilişkisine bakmak bizi en çok geliştiren şeydir. Bana gelen, ‘bir de bizim tekne ile denize çıkalım’ tekliflerini asla reddetmem ve hem tanıştığım insanlardan öğrenebileceğim şeylerin peşinde koşarım hem de tekneleri incelerim.

Uzun yol için de çok okuyoruz ve izliyoruz. Tecrübeli denizcilerin çok güzel kitapları ve videoları var. Instagram bu konuda derya deniz. Birçok denizciyi takip ediyor ve sürekli fikir alışverişinde bulunuyoruz.

Teknenizi bu seyahat için nasıl hazırlıyorsunuz?

Elektrik donanımı teknenin kalbi. Donanımınızda sıkıntı varsa her gün yeni mucizelerle karşılaşırsınız. Biz her şeyden önce elektrik donanımımızı tamamen yeniliyoruz. Tecrübeli denizcilerin en sık yaşadıkları ve en çok zorlandıkları konulardan biri otopilot arızaları. Teknemizdeki mevcut rüzgâr dümeni ve otopilota bir de ek otopilot takıyoruz. Ve tüm sistemimizi güneş panelleriyle destekliyoruz.

Yol boyunca yelken yapacağız. Bu nedenle armamız her şeyimiz. Direğimizi indirdik ve tellerimizi yeniledik. Elektrik donanımını da yeniledikten sonra direği tekrar dikeceğiz.

Kötü koşullarla karşılaşmamak için her türlü ön hazırlığı yapıyoruz ancak beklenmedik durumlar için de hazırlıklı olmalıyız. Jordan seri deniz demiri ve sert hava yelken donanımımızı da yeniliyoruz. Tüm güvenlik ekipmanımızı, can yeleklerimiz de dahil olmak üzere değiştirdik.

  

Sigorta, resmi evraklar, vizeler... Önünüzde nasıl bir ‘bürokrasi’ iş planı var?

Uzun yolda en büyük sıkıntı Avrupa Birliği Bölgesi içinde. Türkiye’den çıkıp Kanarya Adaları’ndan ayrılıncaya kadar aslında hemen hemen her zaman Avrupa Birliği sınırları içindesiniz ve bir sene için 90 gün hakkınız var. Kara kara bunu nasıl aşacağız diye düşünüyoruz.

Planımız Atlantik geçişini Brezilya’da tamamlamak. Bir süre Güney Amerika’da olacağımız için bürokrasi konusunda çok daralmayacağımızı düşünüyoruz. Bir seneye yakın Güney Amerika’da dolaştıktan sonra yavaş yavaş kuzeye çıkacağız. COVID-19 ile ilgili durum düzeldiğinde rahat rahat Kuzey Amerika’ya çıkabiliriz.

Pandemi koşulları seyahat programınızı değiştirdi, şu anda herhangi bir plan yapabiliyor musunuz? Hangi ülkeler nasıl kurallar uyguluyor öğrenmek için dünyanın farklı yerlerinde olan Türk denizcilerle irtibata geçtiniz mi?

Pandemi sadece seyahat planlarımızı değil tüm hayatımızı alt üst etti. Belki de herkes için yaşamını sorgulayacağı zemini hazırladı. Kendimi sürekli geç kalmış hissediyorum. Diğer yandan akıl sağlığımızı koruyabilmemiz için kendi kontrolümüzde olmayan konularla ilgili çok kaygılanmama taraftarıyım. Planlarımızı da olduğu gibi askıya aldık.

Planlarımızı da olduğu gibi askıya aldık. Şu an seyirde olan tüm ekipler planlarını COVID düzenlemelerine göre yapmak durumundalar ve gittikleri yerde hayat askıda olduğu için sadece teknelerinde vakit geçirebiliyorlar. Bizim önceliğimiz gittiğimiz yerlerde yerel hayatı deneyimlemek ve oradaki insanlarla tanışmak. Bu seviyede bir hayat süremediğimiz sürece yollarda olmamızın anlamı yok.

Normal koşullar altında nasıl bir rota planlıyorsunuz?

Akdeniz çevre ülkelerinde daha önce sık sık seyahat ettiğimiz için özellikle tekneyle gitmek istediğimiz yerler dışında burada çok oyalanmak istemiyoruz. Atlantik geçişi sonrasında da birçok tekne Karayiplere geçmeyi tercih ederken biz Brezilya’ya gideceğiz. Planımız ilk etapta sıcak iklimlerde, biraz keyif sürerek seyahat etmek; dolayısıyla tekrar Karayiplere çıkarız diye düşünüyoruz. Bu plan seyahate çıkışımızdan sonraki ikinci seneye denk gelecek. O zamana kadar nasıl değişiklikler olur öngörmek mümkün değil. İşin eğlenceli kısmı da bu aslında. Bizi dünyanın istediğimiz her yerine götürebilecek donanımdaki evimizle birlikte seyahat ediyoruz. İstersek Kuzey Amerika’ya istersek Güney Kutbu’na gidebiliriz. Nerelerde oyalanırsak oyalanalım iki senemizi de Pasifik Adaları’nda geçiririz. En çok istediğim şeylerden biri de Japonya’ya gitmek.

Bu hızlı bir dünya turu mu olacak yoksa istediğiniz yerlerde süreyi uzatacak mısınız?

Bundan sonra hayatımızda yapmak istemediğimiz tek şey sanırım hızlı olmak. Seyahatimiz için de aynı şey geçerli. Keyif aldığımız yerlerde mutlu olduğumuz sürece kalabilmek istiyoruz. Sırf kokusunu sevdik diye bir adada günlerimizi geçirebiliriz.

Ailenizden ve arkadaşlarınızdan destek alıyor musunuz? Sponsorunuz var mı?

Zor bir süreçten geçiyoruz. Teknemizde yaptığımız işler başımızı aşmış durumda. Zaman zaman bilgi anlamında çok desteğe ihtiyacımız oluyor. Neyse ki çok şanslıyız ve şahane arkadaşlarımız var. Yüzümüz düştüğünde bizi neşelendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar, malzemeye ihtiyacımız olduğunda bizden önce onlar koşuyorlar. Aklımıza takılanları hep beraber oturup tartışıp en doğrusunu bulmaya çalışıyoruz.

Ve tabii ki sponsorlarımız en büyük destekçilerimiz. Ana sponsorumuz, altı senedir bağlandığımız Önder Karaduman yönetimindeki Gökova Ören Marina. Marinadaki tüm imkanları bizim için seferber ediyorlar, açıkçası bir dediğimiz iki olmuyor. Biz pandemiden olduğumuz yerde sıkışmışken herkes dört bir yandan bizi hazırlamaya çalışıyor. Burada bahsi geçmeyenler kırılmasınlar lütfen zira o kadar çok destek alıyoruz ki unuttuklarımızın bize fısıldamaları yeterli. Gökova Ören Marina teknik servislerinden motor için Güney Marin Engin Gül, direk ve arma ayarı için Sensei Marin (Tom ve Ahmet), elektrik için İda Marin, boya için Orhan Usta, sac işlerimiz için Murat Usta, torna işleri için Bodrum Torna Mehmet ve Salih Abi, arma için Hüseyin Çepni ile her konuda bize destek olan Çağlar Özbek’e teşekkür ediyoruz.

Yeni yelken setimiz kendisi de yelkene gönül vermiş İlker Aracıkan, İlker Elektronik’in hediyesi. Yolda bizim için en önemli detay, yelkenlerimizden özellikle sert havalarda, en yüksek performansı alabilmek. Günlük seyirlerde marinaya yelkensiz dönme riskini göze alabilirsiniz ancak uzun yolda böyle bir lüksünüz yok. Yedeklerimizle birlikte toplam 10 parça yelkenimiz var.

Ekrem Abi de (Ekrem İnözü) sponsorluğunun yanı sıra tüm süreci yakından takip ediyor ve her an engin tecrübesini bizimle paylaşıyor. Cevat Kaptan (Satır) başımız her sıkıştığında DENİZİ YAŞAYANLAR yanımızda ve teknemiz kara parkta kaldığı sürece onun teknesini kullanıyoruz.

Boyalarımız da Jotun’dan geliyor. Sac teknede boyadan beklentileriniz fiber teknelerde olduğu gibi zehirliden çok daha fazlası oluyor. Tüm alanlar için farklı uzmanlıkta boyalar kullanıyoruz.

  

Bütçe planlamanızı nasıl yaptınız? Aylık ne kadar harcamanız olacağını öngörüyorsunuz?

Böyle bir hayali gerçekleştirirken hakkını vermek en büyük dileğimiz. Gittiğimiz her yerde yemeğinden müziğine her türlü deneyimi yaşamak istiyoruz. Kendimizi kısıtlayarak gezmek bizi mutlu etmez.

Dünyanın en pahalı bölgelerinden birinde yaşamaya alışkın olduğumuzu düşünürsek bu bölgeden çıkar çıkmaz aynı standartlara çok makul bütçelerle ulaşabileceğimizi öngörüyoruz. Teknenin bakım masrafları, sigorta ve diğer sabit giderler göz önünde bulundurulduğunda en az aylık 1.000 dolarlık bir bütçe öngörmek gerekiyor. Bunun üzerine harcanan, tamamen seyahatinizi daha da keyifli hale getirmek için yapılan harcamalar. Biz çalışmadan hayatımızı idame ettirebileceğimiz bir düzen kurmaya özen gösterdik.

Okyanus geçişleri için ARC benzeri organizasyonlara katılma planınız var mı?

Şimdilik herhangi bir organizasyona katılmayı düşünmüyoruz. Denizde her zaman herkes arkadaştır. ARC çerçevesinde olsun ya da olmasın yol boyunca birçok arkadaş edineceğiz ve özellikle daha ıssız yerlere gittikçe birbirimizi daha çok koruyup kolluyor olacağız.

Pandemi dışında ‘acaba nasıl olur?’ dediğiniz, tereddüt yaşadığınız konular, etaplar var mı?

Her şeyden önce itiraf etmeliyim ki korkuyorum. İkimiz de korkuyoruz. Ailemizden ve arkadaşlarımızdan uzak kalacağımız için, hiç bilmediğimiz coğrafyalarda gezeceğimiz için ikimiz de tedirginiz. Deniz çok güzel ama doğanın sınırları şakaya gelmez, suyla oyun olmaz.

Düşündüğümde tüylerimi diken diken eden tek konu, Ömer’i denize düşürmek ve sonrasında da alamamak. Oldum olası tekneye gelen misafirlerim denize düşecekler diye çok endişelenirim. Böylesi bir kazayı önlemek için her türlü önlemi alıyoruz.

Şu ana kadar hayal dünyamızın sınırlarını en çok aşan rota Kuzey Amerika nehirlerinde seyahat. İngiltere’de yaptığımız nehir seyahatlerini saymazsak tekneyle nehirde olmak bize çok uzak bir konu.

Görmek için en çok heyecanlandığınız yer ya da yaşamak için sabırsızlandığınız an nedir?

Üç senedir ilk hedefim Girit ve bir türlü gidemiyorum. İlk sene Rodos’un köşesinden, bürokratik işler dolayısıyla dönmek zorunda kaldık, ikinci sene de pandemi yüzünden gidemedik. Girit’e varacağım ve sahilde uzomu yudumlayacağım anı dört gözle bekliyorum. Girit’e ulaşabilirsek benim için yolculuk başlamış demektir.

Sonrasında da çocukluğumdan, Darwin’le yatıp kalktığım günlerden beri düşlerimi süsleyen Galapagos Adaları var.

Son olarak da Güney Kutbu. Kutba ulaşmayı başardıktan sonra huzurla evime dönebilirim.