Denize, aileye ve aşka dair
Frauscher Boats, Frauscher x Porsche 850 Fantom Air modeliyle Boot Düsseldorf’taydı.
Röportajımız, Naviga'nın Mart 2025 sayısında yer almıştır.
1927 yılında Viyana’da Engelbert Frauscher tarafından kurulan Frauscher Boats, 98 yıl sonra kimselere benzemeyen tarzıyla dünya pazarındaki özel yerini koruyor. Son olarak Frauscher x Porsche 850 Fantom Air modeliyle Boot Düsseldorf’tan ödülle dönen marka, rotasını Türkiye’ye çevirerek Bosphorus Boat Show’da karşımıza çıktı. Biz de bu heyecan verici iş birliğinin detaylarını öğrenmek üzere Türkiye distribütörü Asmira Marine standının yolunu tuttuk. Stefan Frauscher ve Mustafa Aslan’ı dinlerken tek ortak noktalarının ailelerinden devraldıkları işe adanmışlık tutkusu olmadığını aynı zamanda özel teknelere duydukları aşk olduğunu da anladık.
Yazı: Ayşegül Bakış

Stefan Frauscher ve Mustafa Aslan
90 yılı aşkın süredir yenilikçi fikirleri, hassas işçilik ile harmanlayarak konuklarının suyun üzerinde keyifli saatler geçirmesini sağlayan Frauscher’in dönüm noktalarından biri 1955’te elektrikli tekneler inşa etmeye başlaması. 2008’de ilk hibrit motorlu spor teknesini üreten marka, 2009’da hidrojen enerjisiyle çalışan dünyanın ilk tam sertifikalı teknesini yaptığını vurguluyor. Son beş yılda satılan tüm Frauscher teknelerinin yaklaşık %40’ını elektrikli modeller oluşturuyor. Bu da elektromobiliteyi bir gelecek hayali olmaktan çıkarıp bir gerçeğe dönüştürüyor. 2012 yılında Ohlsdorf’ta yeni tersanesini açan firma, 3.000 metrekarelik bir alanda daha büyük yatlar inşa etme imkanı kazandı. Bugün, Avrupa’nın küçük ama saygın tersanelerinden biri haline gelmelerinin en önemli sebeplerinden biri de firmanın üçüncü nesil temsilcisi, İş Geliştirme ve Satıştan Sorumlu Genel Müdürü Stefan Frauscher’in elektrikli tekneler üretimine odaklama vizyonu...
Denizle iç içe bir yaşamınız olmuş. Şu anda da tekneniz var mı?
Stefan Frauscher (S.F.): Teknelerin üzerinde büyüdüm. Ailemin çocuklara yönelik bir yelken okulu vardı. Onlar çalıştığı için benim tüm tatillerim de yelken okulunda geçerdi. Altı yaşından beri denizdeyim. Aynı zamanda elektrikli tekneler kiralayan bir şirketimiz daha vardı. Orada da çalışıyordum.
16 yaşıma geldiğimde -o dönemde yarışlarda ve regattalarda tercih edilen yelkenli tekneler inşa ediyorduk- neredeyse profesyonel bir yelkenciydim. Sanırım 25 kez Avusturya şampiyonu, birçok kez Avrupa şampiyonu ve dünya şampiyonu oldum. Ancak motorlu teknelerde giderek daha başarılı olduğumuz için bu kariyeri bıraktım. Yine de keyif aldığım için yelken yapmaya devam ediyorum. Yelkenle ilgili kısım bu.
Ailemle gölde gezmek için küçük bir elektrikli teknem var çünkü göllerimizde motorlu teknelerin kullanılması yasak. Onunla yıl boyunca sudayız. Fırsat buldukça Frauscher’leri Fransa’nın güneyinde, İspanya’da veya İtalya’da kullanıyorum. Yani hobi olarak da çok fazla zamanımı teknelerde geçiriyorum. Denize ihtiyacım var...
Aile işine dahil olmaya nasıl karar verdiniz? Frauscher tekneleriyle yolculuğunuz sizi bir lider olarak nasıl şekillendirdi?
S.F.: Başlangıçta benim aile işine katılmam planlanmamıştı. Biliyorsunuz, dedem şirketi 1927’de kurdu. Sonra babam ve amcam devraldı. O zamanlar bu işi devam ettirmesi planlanan, bizim aileden bir oğul (benim abim) ve amcamın oğlu idi. Yani kardeşim ve kuzenimin işi devralması bekleniyordu. Ancak kuzenim şirkette çalışmak istemedi; halen de mimarlık yapıyor. O dönemde abim arayıp “Stefan sana ihtiyacım var” dedi. Ben işletme eğitimi almıştım ve büyük bir lojistik-taşımacılık şirketinde çalışıyordum. Dediğim gibi, hayatım hep yelken ve teknelerle iç içe olduğu için düşünecek çok bir şey yoktu. Hemen diğer işimi bıraktım ve o zamandan beri bu işin içindeyim.

Tasarım ve yenilik konusundaki felsefeniz nedir?
S.F.: Teknenin formunun kendi kendine konuşması gerektiğine inanıyoruz. Abartılı dekorasyon öğelerinden hoşlanmıyoruz. Onun yerine sadeliği korumak istiyoruz. Ayrıca tasarım her zaman performansla bağlantılı olmalı. Sadece güzel görünen ama denizde iyi performans göstermeyen bir tekne yapmanın bir anlamı yok. Bu iki şeyi bir araya getirmeniz gerekiyor; ancak o zaman işe yarar. Potansiyel alıcılardan gelen her isteği dinleseydik, teknelerimiz tamamen farklı görünürdü çünkü herkes daha fazla alan ya da daha fazla bunu, daha fazla şunu istiyor. Ancak bunları yerine getirirsek, tekne artık şık görünmez. Bu yüzden bir denge kurmak zorundayız: Bir yandan konfor sağlarken diğer yandan tasarımdaki DNA’mızı korumalıyız. Burada diğer birçok markadan ayrıştığımızı biliyoruz. Aynı zamanda bu, bazen piyasada dikkat çekmeyi de kolaylaştırıyor çünkü teknelerimiz gerçekten güzel. Bunun hakkında hiçbir soru işareti yok. Ama her modelin her talebe cevap verdiğini iddia edemeyiz elbette. Örneğin ailenizle birlikte iki hafta denizde tatil yapacaksanız Frauscher 1017 yanlış tekne olacaktır. Ancak şık bir şekilde restorana gitmek, yüzmek veya belki bir adada bir gece kalmak istiyorsanız bu mükemmel seçim. Potansiyel müşterilerimize sormamız gereken soru, onlar için mükemmel bir günün nasıl göründüğüdür. Eğer bir uyum varsa mutlu bir tekne sahibi kazanırız.
Önümüzdeki on yılda lüks tekneciliğin ne yönde değişeceğini düşünüyorsunuz? Frauscher bu değişikliklere nasıl hazırlanıyor?
S.F.: Yeniliğin lüks bir markayı ayakta tutmada büyük rol oynayacağına inanıyoruz. Yalnızca gelenek değil aynı zamanda yeni teknolojileri kullanmak da önemli. Farklı motor ve tahrik sistemi olanaklarını da değerlendirmelisiniz; elektrikli teknelerle yaptığımız gibi. Bunun çok önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, lüks segmentin büyüyeceğine inanıyoruz çünkü teknecilik, bağlama yerleri vs. istesek de istemesek de giderek daha pahalı hale gelecek. Bunun nispeten küçük boydaki lüks teknelere olan talebi de etkileyeceğini düşünüyoruz. Frauscher için planımız, şu anda yılda yaklaşık 80 tekne üretirken gelecekte belki 100 veya 110 tekne üretmek ancak asla binlerce değil. Seri üretime geçmek gibi bir isteğimiz yok. Özel müşteriler için özel tekneler yapmaya devam etmek istiyoruz. Teknelerimiz için büyüyen bir lüks pazar görüyoruz.
Bir röportajınızda, Frauscher’in performans, yenilik ve aile ruhundan oluştuğunu söylemiştiniz. Frauscher tekneleri, tasarımlarında geleneği ve yeniliği nasıl dengeliyor?
S.F.: Tüm modellerimiz aynı DNA’ya sahip. Bu, onları gördüğünüzde bir Frauscher olduğunu anlayabileceğiniz anlamına geliyor ve bunun yanında her model farklı görünüyor. Yani sadece bir modelin boyutunu değiştirip aynı tasarımı tekrar kullanmıyoruz. Modellerin tasarımını değiştiriyoruz ancak bazı çok önemli tasarım unsurlarını da koruyoruz. Bence en önemlisi, hepsi hâlâ zarif tekneler ve 1920’lerin o eski runabout’larını hatırlatıyorlar ancak yeni bir tarzda. Eski tekneleri kopyalamak yerine geleneği yeni bir tasarım diline dönüştürüyoruz.

Markanız 1955’ten beri elektrikli tekneler üretiyor. Bu konudaki yeni gelişmeler ve akülerle ilgili endişeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
S.F.: Porsche ile iş birliğimize bir yıl önce başladık. Burada elektrikli yeni Porsche Macan’ın teknolojisini kullanıyoruz. Ve bu model, elektrikli tekne endüstrisinde oyunun kurallarını değiştirecek. Çünkü elektrikli tekne performansının içten yanmalı motora sahip bir modelden daha iyi olabileceğini kanıtlıyor. Ancak menzil
konusu hâlâ çözülmüş değil. Bu, belki 15 yıl daha devam edecek bir durum.Her yıl biraz daha ilerleme kaydetsek de tek bir çözüm değil, birden fazla çözüm olduğunu düşünüyoruz. Göller için elektrikli tekneler daha uygunken, denizde daha uzun mesafelere gitmek istiyorsanız, o zaman dizel veya benzinli motorlar kullanmalısınız. Yani tek bir yol olduğunu söyleyemeyiz.
Akülerin güvenliği konusuna gelince; doğru şekilde yapıldığında herhangi bir güvenlik sorunu yaşanacağına dair şüphemiz yok. Örneğin, Porsche ile iş birliği yaptığımız modele baktığımızda her açıdan mükemmel. Bu tip sorunlar, geleneksel tahrik sistemleri olan tekneleri lityum akülerle elektrikli teknelere dönüştürmeye çalışıldığında ve bunun için uzmanlar kullanılmadığında ortaya çıkıyor. Herkesin bunu yapamayacağını bilmek gerekiyor. Evinize çağırdığınız elektrikçiyi teknenize de çağırır mısınız? Bir tekne üreticisi olarak bizim de müşterilerimize bu konuda doğru bilgi vermemiz gerekiyor. Sorumlulukla hareket eden tekne üreticileri için bu bir sorun değil.
Markanız sürdürülebilirliği hem tasarımlara hem de üretim süreçlerine nasıl dahil ediyor?
S.F.: Dediğimiz gibi, elektrikli tekne endüstrisinde uzun zamandır varız ve sürdürülebilirlik de bunun bir parçası. Açıkça söylemek gerekirse tekne yapmak tamamen çevreci bir operasyon değil. Fiberglas gibi malzemeler kullanıyoruz. Sürdürülebilirlik adına yaptığımız, yerel ortaklarla çalışmak. Tüm iş ortaklarımız tersanemizin yakınında bulunuyor. Lojistik mesafeleri kısa tutmaya, çevreci ürünleri tercih etmeye çalışıyoruz. Tersanemizde güneş panelleri ile temiz enerji elde ediyoruz. Yani adım adım bu konuda ilerleme kaydediyoruz. Evet, müşterilerimize, çalışanlarımıza ve ekibimize karşı bir sorumluluğumuz var. Ancak şu anda %100 çevreci tekneler yapmanın mümkün olmadığını da biliyoruz.
Önümüzdeki dönemde tekne sektöründe neler göreceğiz?
S.F.: Gelecek sezonlar için iki ana akımın öne çıkacağını düşünüyorum. Birincisi, giderek daha fazla elektrikli tekne göreceğiz, bundan eminim. İkincisi, hibrit sistemler de yaygınlaşacak. Bu daha çok büyük yatlar için geçerli olacak çünkü ağırlık gibi faktörler küçük tekneler için daha kritik. Ancak önümüzdeki yıllarda bu iki yeniliğin bizi etkileyeceğini düşünüyorum.

Mustafa Aslan, Gonca Aslan, Daniela Frauscher, Stefan Frauscher
Asmira Marine hakkında bilgi verir misiniz?
Mustafa Aslan (M.A.): 1977 yılında kurulmuş bir şirketiz. O yıldan itibaren denizcilik sektöründe, özellikle yakıt operasyonlarında faaliyet gösteriyoruz. Hâlâ ciromuzun büyük bir kısmı, yakıt ve bunker operasyonlarımızdan elde ediliyor. Konteyner gemileri, dökme yük gemileri ve tankerler gibi ticari gemilere yakıt tedariğinin yanı sıra 2000 yılından itibaren yatlara da yakıt tedarik etmeye başladık. Son 10 yıldan fazla bir süredir, Türkiye’de yat yakıtları pazarında lider konumdayız. Özellikle 50 metrenin üzerindeki yatlar için sadece Türkiye’de değil Akdeniz Bölgesi’nde de çok iyi bilinen ve saygın bir tedarikçiyiz. Yedi denizlerde yakıt istasyonu işletiyoruz. Bunun yanı sıra kamyonlarımız veya deniz tankerlerimizle de yakıt tedariği yapıyoruz. Türkiye’de yedi ve Adriyatik Bölgesi’nde iki deniz yakıt istasyonumuz var. Biri Karadağ’da, diğeri Hırvatistan’da. Marinalarda bulunmak, yatçılık faaliyetlerimize başlamak için büyük bir fırsat yarattı. Beş yıl önce başladığımız bu süreçte, şu anda kendi charter operasyonlarımız için dokuz tekneye sahibiz. Dört katamaran ve beş adet tek gövdeli yat. İki teknik ofisimiz var, biri Turgutreis’te, diğeri Didim’de. Müşterilerimizin yenileme ve bakım operasyonlarını yönetiyoruz. Her yıl deniz yakıt istasyonlarımızda 4.500’den fazla tekneyi ağırlıyoruz. Bu da 30 metreden küçük tekneler için harika bir portföy oluşturuyor. Yatçılık operasyonlarımızdaki son ve en önemli adımımız ise Frauscher teknelerinin Türkiye’deki temsilciliğini almak oldu.
Frauscher ile iş birliğiniz nasıl gerçekleşti?
M.A.: Yatçılık faaliyetlerimiz için yönetim kurulu üyemiz ve aynı zamanda eşim olan Gonca Aslan, 2023 yılının sonlarında Avusturya’da tatildeyken çok yakın bir arkadaşı, ulusal tekne üreticileri Frauscher’den bahsetmiş ve onlarla bayilik anlaşması yapmamızın iyi bir fikir olduğunu söylemiş. Gonca bu konuya büyük ilgi gösterdi; hemen şirketin geçmişini ve arka planını araştırdı. Çok etkilendi ve bu potansiyel ortaklığı hemen yönetim kurulumuza taşıdı. Biz de çok heyecanlandık. Bu, Şubat 2024’te gerçekleşti ve tersaneye ilk ziyaretimiz Nisan 2024’ün sonunda, yani 10 ay önce oldu. Orada bizi çok sıcak karşıladılar ve bu güzel teknelere, tersanedeki yüksek standartlara ve Frauscher ailesinin ürünlerinin arkasındaki duruşuna, üretim süreçlerine ve standartlarına aşık olduk. Aileyle tanışma ve tersaneyi görme fırsatı bulduğumuz için çok etkilendik. Türkiye’deki temsilcileri olmak istediğimizi söyledik. Bay Frauscher ve ekibi teklifimizi kabul etme nezaketini gösterdiler.
S.F.: Gmunden’de Frauscher Marinası’nda ilk buluştuğumuzda birbirimizi sevdik. Sevmediğimiz insanlarla çalışmamak gibi bir lükse sahibiz. Bu bizim en çok önem verdiğimiz konu. Ayrıca Asmira’nın geçmişini araştırdık ve arkasında gerçekten sağlam bir şirket olduğunu gördük. Doğrudan tekne satış işinde çok fazla deneyimleri olmasa da Türkiye’de büyük bir ağa sahipler. Bu yüzden çok kısa sürede bir anlaşmaya vardık. Bosphorus Boat Show’da geçirdiğimiz birkaç gün içinde, Asmira ve ekibi hakkında herkesten aldığım geri bildirimler çok olumlu. Gerçekten etkilendim.
Türkiye pazarı hakkındaki yorumlarınızı alabilir miyiz? Burada nasıl fırsatlar görüyorsunuz?
S.F.: Türkiye’nin dünyadaki en güzel teknecilik bölgelerinden biri olduğunu biliyoruz. Türk halkının denize büyük bir geçmişi, bağı ve sevgisi var. Bu yüzden, burada kesinlikle büyüyecek bir pazar görüyorum. Ayrıca yurt dışından giderek daha fazla insan, bu bölgede teknecilik yapmaya gelecek ve villalar, evler satın alacak. Onlar için de teknelerimizi teslim etmeye hazırız çünkü Frauscher’ler Bodrum, Göcek gibi bölgelere mükemmel uyacak. Şimdilik bunu sadece fotoğraflardan biliyorum ama yakında gezme fırsatım da olacak ve gerçekten dört gözle bekliyorum.
Türkiye’de en çok hangi modelin satacağını düşünüyorsunuz?
M.A.: Kendi stoğumuz için 10 metrelik Frauscher ve 8,5 metrelik Frauscher x Porsche 850 Fantom modellerini satın aldık. Bu modeller, son zamanlarda Türkiye’de konuşlanan süper ve megayatlar için mükemmel takip teknesi adayı. Bu yüzden, 10, 12 ve belki 14 metre boyutlarındaki modeller, hem kamaralı hem de açık versiyonlarıyla büyük ilgi görecek. Açık modellerde pruva kokpit ve baş kokpit seçenekleri de var. Bu açık modeller, süperyatlar için harika bir takip teknesi seçeneği olabilir. Bence 10 ile 14 metre arasındaki boyutlar en çok satılan modeller olacak.

Satış sonrası hizmetler için planlarınız neler?
M.A.: Daha önce de belirttiğim gibi, teknik ofislerimiz var. Charter teknelerimizi işletiyoruz ve ayrıca her yıl 150’den fazla teknenin bakım ihtiyaçlarını karşıladığımız için iyi bir teknik ekibe sahibiz. Geçen günlerde Frauscher Tersanesi ekibimize teknik detaylar hakkında bilgilendirme yaptı. Bu yüzden satış sonrası hizmet konusunda herhangi bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Diğer taraftan, teknenin kendisi neredeyse hiç bakım gerekmediğinden satış sonrası hizmetin kolay olacağından eminim. Satış sonrası hizmetlerde, ihtiyaç olması durumunda son derece donanımlı bir şekilde tekne kullanıcılarının her zaman yanındayız. Özellikle Porsche teknelerinden birini Türk sularında satmayı başarırsak, bulunduğumuz veya bulunmadığımız marinalara ek şarj üniteleri kurmak bizim için çok kolay olacak. Çünkü bu konuda ağımız ve altyapımız var. Türk sularında seyredecek ilk Porsche teknelere özel şarj üniteleri kuracağız. Eklemek istediğim bir şey daha var: Türkiye’de bulunan herhangi bir Frauscher teknesinin sahibi, bizimle her zaman iletişime geçebilir. Tekneyi bizden satın alıp almamış olmaları fark etmez. Çünkü Türk sularında yelken açan her Frauscher teknesi artık bizim sorumluluğumuzda olacak ve Türkiye’deki tüm Frauscher sahiplerinin ihtiyaçları için ulaşılacak nokta Asmira Marine olacak.
İkinci el satış yapmayı hedefliyor musunuz?
M.A.: Aslında yatçılık faaliyetlerimiz kapsamında ikinci el broker’lık işimiz de var. Ancak henüz yeni başlıyoruz. Eğer bir Frauscher teknesinin sahibi olsaydım, onu asla satmazdım. Bu yüzden ikinci el pazarı için çok fazla alan olduğunu düşünmüyorum. Ancak eğer talep olursa, tabii ki ilgileneceğiz.
