Deniz Kaşifi ara vermiyor
Akdeniz ve Marmara için acil önlem hedefiyle suya inen Deniz Kâşifi, Karadeniz’deki ilk araştırmasını sürdürüyor.
Türkiye İş Bankası tarafından ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunulan insansız su altı planörü “Deniz Kâşifi”, Marmara ve Akdeniz’de geniş bir alanda ilk kez kesintisiz otonom ölçümleme yaparak, önemli veriler toplamaya başladı. Buna göre Akdeniz; iklim değişiminin en yoğun hissedildiği deniz olurken Marmara’da yoğun insan etkisiyle oksijen günden güne tükeniyor. Deniz Kâşifi, Marmara ve Akdeniz’in ardından Karadeniz’deki ilk araştırmasını sürdürüyor.
"Dünya bizim gelecek bizim” yaklaşımıyla, İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) denizlerimizdeki kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliği için hayata geçirdiği iş birliği bir yılı aşkın süredir devam ediyor. İş Bankası tarafından bilimsel çalışmalara destek olmak üzere ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunulan Deniz Kâşifi adlı insansız sualtı planörü, bu dönemde bilime ışık tutacak önemli veriler topladı. Marmara ve Akdeniz’de ekosistem ve iklim araştırmalarına destek sağlayan veriler Doğu Akdeniz’de deniz suyu sıcaklıklarının dünya ortalamasının üzerinde olduğunu ortaya koyarken Marmara’da evsel, endüstriyel ve tarımsal alanlardan gelen kirleticilerin etkisiyle ortamdaki oksijenin hızla tükendiği görülüyor.
Marmara kış koşullarında bile oksijen yönünden fakir
Deniz Kaşifi'nin deniz araştırmalarına sunduğu en kritik fayda, geniş bir alanı tarayarak yatay ve dikey yönde sürekli, kesintisiz ve yüksek çözünürlükteki verilerin toplanması ve dolayısıyla bölgedeki günlük değişimlerin yakalanıp tespit edilebilmesi oldu. Araştırmada Marmara’nın Bandırma ve Edremit Körfezi’nin bulunduğu güney bölgesine kadar oksijenli Akdeniz alt suyunun giriş yaptığı gözlemlendi. Ancak batıdan doğuya gittikçe bu suyun etkisini yitirdiği, hatta kış koşullarında bile İzmit Körfezi’ne doğru pek çok bölgenin oksijen yönünden yoksul kaldığı görüldü. Bu kadar geniş bir alandaki yatay ve dikey yöndeki değişimi ilk kez yüksek çözünürlüklü olarak ortaya koyan sonuçlar, Marmara Denizi’nde canlı hayatı üzerinde olumsuz etkilerin daha da artmaması için adımların atılması gerektiğine işaret ediyor.
Karadeniz sularını keşifte
İnsansız sualtı planörü Deniz Kâşifi’nin Karadeniz’de başlattığı ilk çalışma da devam ediyor. ODTÜ’nün oşinografik araştırma gemisi Bilim-2 ile Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi (DEKOSİM) ve UFUK 2020 BRIDGE-BS Projesi desteği ile Karadeniz’de gerçekleştirilen araştırma seferi kapsamında yeniden denizlerimizle buluşan Deniz Kâşifi, Karadeniz'de Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesinin sınırına kadar başarılı bir şekilde ilerledi.
Temmuz ayı sonuna kadar Karadeniz'deki görevine devam eden Deniz Kâşifi’nin topladığı veriler ile açık deniz seferi sırasında toplanan veriler karşılaştırılacak. Bu karşılaştırmanın, Karadeniz açık deniz oşinografisi konusunda yapılacak ilk kapsamlı çalışma olmasının yanı sıra deniz araştırmaları alanında önemli bir kilometre taşı oluşturması bekleniyor. Toplanacak veriler, ulusal deniz araştırmaları kapasitesini artırarak denizlerimizin sürdürülebilir yönetimi için bilimsel temelli politikalar geliştirilmesine katkı sağlayacak.
"Marmara’da insan, endüstri ve tarım kaynaklı kirleticilerin kontrol altına alınması kritik”
Deniz Kâşifinin şu ana kadarki çalışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara Denizi’nin, iklimde meydana gelen olumsuz değişimlerin yanında yoğun insan aktivitelerinin yaşandığı bir iç deniz olduğunu belirterek Türkiye nüfusunun beşte birine ev sahipliği yapan, tarımdan enerjiye, turizmden sanayiye kadar çeşitlenmiş bir ekonomik büyüklüğe sahip olan illerle çevrili olmasının Marmara Denizi üzerindeki insan baskısının her geçen gün artmasına neden olduğunu söyledi. Diğer denizlerle su alışverişinin sadece iki dar boğaz ile olmasının, Marmara’nın insana karşı savunma gücünü düşürdüğüne dikkat çeken Salihoğlu, “ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü tarafından 40 yılı aşkın süredir toplanan oşinografik veriler, Marmara Denizi’nde özellikle derin havzalarda ve körfezlerde oksijenin kritik seviyelerin altına düştüğünü gösteriyor. Bu da Marmara Denizi’nde yaşayan canlıların üzerinde olumsuz etkilerin daha da artacağına işaret ediyor. Marmara Denizi’nin Karadeniz gibi belli bir derinlikten sonra oksijenin olmadığı ölü bir deniz haline gelmesinin önüne geçmek için acil önlemler alınması gerekiyor. İlk etapta havza ve atıksularla Marmara’ya taşınan azot, fosfor vb. besin yüklerince zengin insan kaynaklı evsel, endüstriyel ve tarım kaynaklı kirleticilerin kontrol altına alınması ve denetlenmesi büyük önem taşıyor” dedi.
“Akdeniz’de sıcaklık artışı deniz ekosistemini etkiliyor”
Akdeniz’deki bulgulara ilişkin de değerlendirmede bulunan Salihoğlu, ısınma, beklenmedik hava olayları, denizlerin asitlenmesi (asidifikasyon) gibi insan kaynaklı iklim değişiminin etkilerinin tüm Akdeniz’de yoğun şekilde yaşandığını ifade etti.
Akdeniz’deki bulgulara ilişkin de değerlendirmede bulunan Salihoğlu, ısınma, beklenmedik hava olayları, denizlerin asitlenmesi (asidifikasyon) gibi insan kaynaklı iklim değişiminin etkilerinin tüm Akdeniz’de yoğun şekilde yaşandığını ifade etti.
Prof. Dr. Salihoğlu, yaptıkları araştırmaların bu etkilerin en fazla hissedildiği Doğu Akdeniz’de deniz suyu sıcaklıklarının dünya ortalamasının üzerinde olduğunu desteklediğine işaret ederek “Küresel ısınmaya bağlı olan bu sıcaklık artışı, deniz canlılarının üreme ve beslenme dönemlerinin değişmesinde olumsuz yönde etki ediyor. Ayrıca Süveyş Kanalı’ndan giren yabancı türlerin adaptasyon başarısı bölgenin biyoçeşitliliğini tehdit ediyor. Bu da deniz ekosisteminin bütünü açısından önemli değişimlerin olacağını gözler önüne seriyor. Tüm bu bulguların tespitinde yüksek çözünürlüklü veri ihtiyacı öne çıkıyor. Deniz Kâşifi tam da bu noktada hem bilim insanlarına hem de karar vericilere kaliteli, kesintisiz ve yüksek çözünürlüklü veri sağlamaya devam ediyor” diye konuştu.
Hepimizin meselesi
100. yılını kutlayan İş Bankası’nın bugün sürdürülebilirlikle özdeşleştirilen temel ilkeleri kuruluşundan bu yana tüm faaliyetlerinin ana dayanaklarından biri olarak gördüğünü vurgulayan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri İzlem Erdem ise şu görüşleri paylaştı:
“Ekolojik dengenin sağlanmasında büyük rolü bulunan denizlerimizdeki kirlilik sorunu, hepimizin ortak meselesi. Dünya üzerindeki yaşanabilir hacmin yüzde 90’ından fazlası derin denizlerde yer alıyor ve buradaki canlılar tüm gezegendeki yaşamı destekliyor. Bu nedenle denizlerle birlikte deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kılmak amacıyla konunun uzmanlarıyla iş birlikleri yapıyor, pek çok çalışma yürütüyoruz. Bu değerli çalışmalardan biri olan Deniz Kâşifi’nin, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün yaptığı deniz araştırmalarında katkısı olduğunu görmekten ve iklim sorunlarına bilimsel çözümler üretilmesi için veri oluşturulmasına destek sunabiliyor olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.”
100. yılını kutlayan İş Bankası’nın bugün sürdürülebilirlikle özdeşleştirilen temel ilkeleri kuruluşundan bu yana tüm faaliyetlerinin ana dayanaklarından biri olarak gördüğünü vurgulayan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri İzlem Erdem ise şu görüşleri paylaştı:
“Ekolojik dengenin sağlanmasında büyük rolü bulunan denizlerimizdeki kirlilik sorunu, hepimizin ortak meselesi. Dünya üzerindeki yaşanabilir hacmin yüzde 90’ından fazlası derin denizlerde yer alıyor ve buradaki canlılar tüm gezegendeki yaşamı destekliyor. Bu nedenle denizlerle birlikte deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kılmak amacıyla konunun uzmanlarıyla iş birlikleri yapıyor, pek çok çalışma yürütüyoruz. Bu değerli çalışmalardan biri olan Deniz Kâşifi’nin, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün yaptığı deniz araştırmalarında katkısı olduğunu görmekten ve iklim sorunlarına bilimsel çözümler üretilmesi için veri oluşturulmasına destek sunabiliyor olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.”