“Nefesim değişiyor mavide...”


İzmirli oyuncu Gülçin Santırcıoğlu, çocukluğundan beri tutkunu olduğu deniz keyfini tekne yaşamıyla bir araya getirmeyi başaranlardan.

Netflix’te gösterime giren Azizler filminde oynayan Gülçin Santırcıoğlu, Elveda Rumeli dizisindeki Hatice, Hercai dizisindeki Sultan rolü ile televizyonda da hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera Şan Bölümü mezunu oyuncunun filmografisindeki diğer sinema filmleri ise Yeni Hayta, Kırımlı, Memlekette Demokrasi Var, Ev, İki Çizgi, Yumurta ve Türev. Santırcıoğlu’nu Naviga sayfalarına taşıyan ise beyaz perdedeki başarısından ziyade mavi dünyaya duyduğu sevgi. Geçen yaz eşi Utku Başyazıcı ile Yasemin Akyıl’dan yelken eğitimi alan Santırcıoğlu, hayatı denizde daha çok sevdiğini her fırsatta dile getiriyor. 

  

Ne kadar zamandır denize çıkıyorsunuz?

İzmirliyim. Denize doğdum diyebilirim. Yılın yarısında başta Çeşme olmak üzere, Seferihisar, Foça gibi güzel İzmirimin kıyılarında büyüdüm. Hatta İstanbul’a taşınınca bana çok garip gelmişti; deniz var ama giremiyorsun… İstanbul’da deniz, benim için sadece güzel bir fotoğraf... İstanbullular alınmasın. Onların çocuklukları, İstanbul deniziyle kurdukları bağ farklı tabii. Ben İstanbul’da denizle bağımı sadece adalarda hissedebiliyorum. Dediğim gibi mesele çocukluk sanırım. Fakat tekne hayatımın içine yavaş yavaş girince her denizi, her koyu bilmek, keşfetmek isteğim arttı. Her geçen gün daha da artıyor…

Su sporlarıyla ilgilendiniz mi?

Küçükken Alsancak kapalı yüzme havuzunda yüzme kursuna gitmiştim. Teneke madalya aldığım ikinciliğim bile var. Spora pek merakım olmadı. Yani hiçbir zaman spor yapamazsam garip hissediyorum insanı olmadım ama mesele kendine yakın sporu bulmakmış. Şu an yelkenle ilgili bir cümle daha öğrenebilmek için sürekli araştırma yapıp yelken yarışlarını ve skipper’ları takip ediyorum. Oyunculukla alakasız görünebilir ama ben sporculardan sanat eserleri kadar ilham alıyorum. Tenis ve bisikleti de izleyici olarak sıkı takip edenlerdenim. Bana spor olsun her şeyi izlerim.

Hangi rotalarda seyirler yaptınız?

En uzun seyrim bir arkadaşımın teknesiyle karaya basmadan 15 gün sürdü. Denize gönül vermiş, uzun yıllardır denizin üstünde bulunan denizci diyebileceğim arkadaşlarım da var; sadece keyif için tekne alan da, yelken aşkıyla yanan da... Zaten denize fazlasıyla aşinaydım ama küçükken gidilen tekne gezilerinden başka bir durum yaşadım ve ben resmen aşık oldum. Gökova Körfezi koyları ve Kaş tarafında çok seyir yaptım.

En sevdiğiniz rotalar hangileri?

Bu soruyu ilerde yapmak istediklerimi de anlatarak yanıtlayayım. Herkesin sevdiği, gittiği koylar Ege ve Akdeniz’de. Ben de mutluluktan uçuyorum buralarda. Hele geçen sene Göcek’te geçirdiğimiz rüya gibi rotayı hâlâ unutamıyorum. Bir diğer büyük sevdam da Yunanistan’dır. Yunanistan’a ve adalarına kendim seyir yapabilmek istiyorum. Denizi, yelkeni, rüzgârı daha iyi tanımak, doğaya yakın olmak. Küçük hedeflerle başlamak mantıklı. Çünkü bu çok ciddi bir iş. Şakaya gelmeyeceğinin farkındayım. İlle dünyayı dolaşayım, okyanus geçeyim gibi bir acelem yok şimdilik. Elbette istiyorum ama adım adım ilerlemek daha doğru. Sakince ilerleyeyim ki hayatımın tamamına yayılsın ve bir parçası olsun. Bilgiye çok değer veriyorum. Üç günde ben oldum denilecek şeyler değil bunlar. Doğanın denizin içinde akışta kendi doğallığında gitsin istiyorum. Vendee Globe skipper’larından Miranda Merron yarış sırasında şöyle bir şey söyledi “Hayatta her şeyde insan eli var ama şu an etrafıma bakıyorum binlerce yıl önce yaşayan insanların gördüğünü görüyorum.” Denizde bütün korkularımdan, kaygılarımdan uzaklaşıyorum. Denizi üzerinde yaşarken deneyimleme hali beni hayatta her şeyden çok heyecanlandırıyor.

Yelken eğitimine devam etmeyi düşünüyor musunuz? Zorlandığınız ya da ‘bu bana göre değil’ dediğiniz şeyler oldu mu?

Yelken yapmaya aşık oldum. Sadece turist gibi teknede bulunmak değil, yelkenin sistemini anlamak, uygulamak, rüzgârla yol almak beni çok mutlu etti. Hocamız Yasemin Akyıl’ın enteresan ve güzel bir yöntemi var. Her şeyi kolay gösteriyor ama ciddiyeti de hissettiriyor. Kendinizi yapabilir buluyorsunuz. Öğrenilecek daha çok şey olmasına rağmen o an öğrendiğinizin tadını çıkarıyorsunuz ve daha sağlam oturuyor kafanıza. Bu açıdan Yasemin Akyıl eşimin de, benim de en büyük şansımız oldu. Büyük zorluk yaşamadık ya da ben bunu yapamam noktasına hiç gelmedim. Sadece bir gece çok rüzgârlıydı ve o tedirgin uykuyu unutmayacağım. Bu da yelkenin bir parçası. Vazgeçmek yok. Geçenlerde çok sevdiğim yazar Ahmet Büke’nin de denizcilikle ilgilendiğini ve “Deniz Kitaplığı” adında çok güzel bir blogu olduğunu fark ettim. Bu vesileyle Ahmet Büke’nin blogu ve kitaplarını Naviga okurlarına öneririm. Öğrenmek tekne üstünde ve karada da okuyarak devam ediyor benim için. Çok mutlu oluyorum, keşfettikçe merakım artıyor.

Tekne yaşamının en sevdiğiniz yanı nedir?

Her anı diyebilirim. Suyun üzerinde olmak, yüzmek, yemek yapmak, gün batışı, doğuşu, gece ve yıldızlar… Kendimi daha canlı yaşıyor, hissediyorum teknede. Günlük hayatta alıştığım tüm güzellikleri ilk kez görüyor gibi oluyorum. Biraz mesleki deformasyon da yok değil. Set ve kulis hayatını ne kadar sevsem de yalnız kalmaya ihtiyacım oluyor. Nefesim değişiyor mavide. Hayatla ve kendimle kurduğum bağ derinleşiyor. Hayatı teknede daha çok seviyorum.

İlerde tekne almak ya da denizde yaşamak gibi bir hayaliniz var mı?

Tekne almayı düşünüyoruz ama bilerek almak daha mantıklı geliyor. Daha fazla öğrendikçe bize uygun seçimi daha sağlıklı yapacağız diye düşünüyorum. Bizim en büyük şansımız yılın ciddi uzunlukta bir zamanını teknede geçirebilecek vaktimizin olması. Ben bugün koşarak giderim temelli yaşamak için. Ama dediğim gibi bu bir süreç. Eşim bir dalış tutkunu aynı zamanda. Zaten zamanımızın ciddi bir kısmı onun bu tutkusu sayesinde de denizde geçiyor. Şu an Kaş’tayız. Deniz kenarında marinada teknelerin yanı başında olmak güzel. Bizim teknemiz bizi bulsun diye bekliyoruz.